“BENDEN YILDIZ OLMAZ HOŞ DEĞİLİM” DEMİŞTİ
Sandra Bullock, çocukluğunun büyük bir kısmını annesinin doğduğu Almanya’da geçirdikten sonra, ergenlik çağının sonlarında ABD’ye geri döndü ve yıllarını TV sinemalarında çalışarak geçirdi zira başrol oyuncusu olmak için “geleneksel olarak gereğince güzel” olmadığını söylüyordu. Ancak yeteneği ve azmi onu sonunda büyük bir Hollywood yıldızı yaptı. Hem aksiyon sinemalarında hem romantik güldürülerde oynuyordu. Speed, A Time To Kill ve Miss Congeniality üzere bir dizi sinemayla Hollywood’un en büyük isimlerinden biri olmayı başardı.
Sandra Bullock, Hollywood mesleğinde ne kadar büyük muvaffakiyetler yakadıysa aşk hayatı da o kadar büyük hayal kırıklıklarıyla dolup taştı
AŞK HAYATI DAİMA ISTIRAPLA DOLDU, OSCAR’IN AKABİNDE ALDATILDIĞINI ÖĞRENDİ
Yakaladığı muvaffakiyetin akabinde “Amerika’nın sevgilisi” olarak anılmaya başlamıştı. Meğer özel hayatında bir türlü memnunluğu yakalayamadı. Tate Donovan, Matthew McConaughey ve Ryan Gosling üzere ünlü isimlerle bir dizi başarısız münasebet yaşadı. Yolunda giden mesleği özel hayatındaki çalkantıları kıymetsiz kılıyordu. Ünlü televizyon yüzü Jesse James’le yaptığı evlilikle bu duruma son vermek istedi lakin tekrar hayalleri yarım kaldı.
Yaşadığı hayal kırıklıklarıyla dolu bağlantıların ardından Bryan Randall’la münasebet yaşamaya başlayan yıldız oyuncu sevgilisi için “O benim hayatımın aşkı” demişti
2010 yılında The Blind Side sinemasında başarılı bir futbolcu olacak sıkıntılı bir Afro-Amerikan genci yanına alan anne rolüyle Oscar kazandı. Mesleğinin bu en büyük muvaffakiyetini yakalar yakalamaz kocası tarafından aldatıldığını öğrendi ve boşandı. Hatta bu durumu Oscar’ın lanet olarak ananlar çok oldu. Yine yalnızlığa yelken açmıştı. Lakin hayatının aşkını bulacak ve büyük bir memnunluk yaşayacaktı.
HAYATININ AŞKINI YILLAR SONRA BULMUŞTU
Sandra Bullock ve ünlü fotoğrafçı Bryan Randall’ın yolları 2015’te kesişti. Yıldız oyuncunun evlat edindiği oğlunun 3. yaş günü partisinde fotoğraf çekmeye gelen Bryan Randall, Sandra Bullock’un kalbini çalmayı başardı. Boşandıktan sonra inzivaya çekilen ve kendini evladına adamaya karar veren yıldız oyuncu bu sefer gerçek memnunluğu yakalamıştı. Sandra Bullock, Bryan Randall hayatına girdikten sonra kızını evlat edindi.
Eskiden modellik yapan sonra fotoğrafçılık mesleğine yönelen Randall ALS olduğunu herkesten sakladı ve çaresiz hastalığını kimselere söylemedi… Yakın etrafı bile çektiği acıları o öldükten sonra öğrendi
Önce oğlum Louis’i evlat edindim. Sonra Randall’la tanıştığımda ona “Oğlumun fotoğrafını çekerken imzaladığın zımnilik mutabakatını hatırlıyor musun? Bunun hala geçerli olduğunu biliyorsun… zira Toronto’dan döndüğümde konuta bir çocuk getireceğim.” dedim diye anlatmıştı ünlü oyuncu kurdukları aileyi. Randall’ın, kızı Laila’yı evlat edineceğini söyledikten sonra “mutlu ve korkmuş” olduğunu söyledi. Sevgilisini çok sabırlı, tıpkı bir azize benzeyen bir adam olarak anlatıyordu.
AŞKLARINI GÖZLERDEN UZAKTA, KEYİFLİ YUVALARINDA YAŞADILAR
“Hayatımın aşkını buldum. İki hoş çocuğu paylaşıyoruz. Hatta üç çocuk” demişti özel hayatıyla ilgili verdiği ender röportajlardan birinde. Bryan Randall’ın 29 yaşındaki kıza da anne babalık yapıyorlardı birlikte. “Bu şimdiye kadar yaşadığım en hoş şey.” demişti Sandra Bullock alakasını ve kurdukları aileyi anlatırken.
Çok uygun bir eş ve baba olarak anlatılan Bryan Randall, Sandra Bullock’un hayatına memnunluk katmıştı
Gizlilik ve ketumluk, Hollywood’da yaşanan bağlantıları tanım ederken kullanılan kavramlar değildir pek. Meğer her şeyin gösterişli ve herkesin gözüne sokularak yaşandığı bu dünyada Bullock ve Bryan Randall için bu sözler yaşadıkları hayatın sloganlarıydı. Zati çok göz önünde olmamayı seçen çift son birkaç sene ortadan neredeyse büsbütün kayboldular. Hatta Sandra Bullock geçen sene mesleğine orta vereceğini açıkladığında işler güzelce karıştı.
MESLEĞİNE ORTA VERDİĞİNİ AÇIKLADI
Geçen sene “Geçici bir mühlet için mesleğime orta vermek istiyorum. Diğerinin programına bağlı olarak yaşamak istemiyorum. Bittim, tükendim. Sağlıklı kararlar verebilecek durumda değilim.” diyerek bir sefer daha inzivaya çekildi Sandra Bullock. Bu süreçte hayatımın aşkı dediği sevgilisi Bryan Randall da ortadan kaybolmuştu. Zati çok ortalarda olmayan çifti birlikte kimse görmemeye başladı.
Ünlü çifti bir müddettir birlikte göremeyenler ayrıldıkları tarafında dedikodu çıkarmıştı lakin gerçek bambaşkaydı
BİRLİKTE GÖRÜNMEYİNCE AYRILDIKLARI DEDİKODUSU ÇIKMIŞTI
Bu da çabucak Sandra Bullock’un bir sefer daha aşkta hayal kırıklığı yaşadığına ve Bryan Randall’dan ayrıldığına yoruldu. Dedikodular başladı, fısıltı gazeteleri Bryan Randall’ın evlenmek istediğini lakin ünlü oyuncunun buna yanaşmadığını bile yazdı. Gerçeğin değişik olduğu ise çok acı formda ortaya çıktı. Geçen hafta Sandra Bullock’un hayatının aşkı olarak tanım ettiği sevgilisi Bryan Randall’ın 3 yıl boyunca ALS hastalığıyla uğraş ettikten sonra 57 yaşında hayatını kaybettiği açıklandı.
Gösteri dünyasında kimi erkekler özel muamele görmek için ünlü partnerlerinin ismini kullanmak isterken, 59 yaşındaki Bullock’un bir vakitler “hayatımın aşkı” dediği Randall bunun tam aykırısını yapıyordu. Arkadaşı Sarah Killingsworth, Randall’ın vefatının akabinde geçen hafta The Mail on Sunday’e şunları söyledi: “O çok tatlı bir adamdı ve tam bir beyefendiydi. Sandra ile olan bağı konusunda son derece mahremdi ve bana ‘Ben bir kasayım, her şey o kasada saklı’ kaygısı. Sandra’nın ününü kullanmak istemediği için onun ismini bile söylemezdi.”
Bryan Randall’ın ölümcül ALS hastalığına yakalandığı fakat ölünce ortaya çıktı
ÜÇ YILDIR AMANSIZ HASTALIKLA GAYRET ETTİĞİ ÖLÜNCE ORTAYA ÇIKMIŞTI
Birçok ünlü yıldız kendilerinin ya da eşlerinin bu türlü sıhhat meseleleri yaşamaları durumunda çokça mevzuyla ilgili açıklama yapmayı seçiyor. Hatta bu fecî durumları realite gösterilerine dönüştüren isimler bile var. Sandra Bullock ise bunu yapmayı aklına bile getirmedi. Bryan Randall’ın hastalığı lakin geçen hafta, teşhis konulduktan üç yıl sonra 57 yaşında öldüğü açıklandığında kamuoyuna duyuruldu. Bu üç yıl boyunca hastalığıyla ilgili tek bir söz bile dışarı sızmadı.
Motor nöron hastalığı olarak da bilinen Amiyotrofik Lateral Skleroz (ALS) istemli kas hareketinin denetiminden sorumlu hudut hücrelerinin hasarından kaynaklanan ilerleyici bir nörolojik hastalık. Kişinin konuşma ve yutma dahil olmak üzere tüm istemli kas hareketlerini etkiliyor. Türkiye’de 8-10 bin ortasında ALS hastası olduğu varsayım ediliyor. ALS ile uğraş eden ünlü isimler ortasında 76 yaşında hayatını kaybeden bilim insanı Stephen Hawking de var.
MEĞER SEVDİĞİ ADAM VEFATA YÜRÜRKEN YANINDA OLMAK İSTEMİŞ
İlişkileri hakkındaki dedikoduların ve ayrılık söylentilerinin ortasında Bullock sessiz kalarak aşkına, ailesine ve hastalığının fecî gerçekliğiyle başa çıkmaya odaklandı. Bu kuvvetli hastalık sürecinde Randall, Bullock’un Malibu’daki mülklerinden birine taşınmıştı. Geçen haziranda Bullock oyunculuğa orta verdiğini açıklarken “Şu anda kamera önünde çalışmaya orta vermem gerekiyor. Meskende olmak istiyorum. Çocuklarıma odaklanmak istiyorum” demişti. Meğer adım adım mevte yürüyen sevgilisine bakmak, onun yanından hiç ayrılmamak ve o acı çekerken elini hiç bırakmak istememişti. Ve bunu yapmak için mesleğini ve geri kalan her şeyi elinin zıddıyla itmişti.
Bullock, sevdiği adamla birlikte kurduğu aileyle hayatının en keyifli günlerini yaşamıştı… Artık çocuklarıyla birlikte büyük bir acıyı yaşıyor
Bullock yaşadığı nahoş boşanmanın akabinde yine evlenme konusunda isteksizdi. “Sadık bir eş ya da sadık bir anne olmak için bir kâğıda gereksinimim yok. En güç vakitlerde her vakit yan yana olacağımızı ya da fırtınaları birlikte atlatacağımızı diğerlerinin önünde söylemeye gereksinimim yok” demişti. Fakat hayatlarının sonbaharına yaklaşırken birbirlerini bulan ve büyük bir memnunluk yaşayan çift 2017’de Bahamalar’da tatildeyken kendi ortalarında evlilik yemini ettiler.
ONA VERDİĞİ KELAMI TUTTU: ÖLENE KADAR ELİNİ HİÇ BIRAKMADI
İyi günde ve makûs günde birbirlerinden hiç ayrılmamak üzere yemin etmişlerdi. Ve bunu yalnızca kendileri biliyordu. Bryan Randall, onu hiç üzmedi ve hayatının en büyük aşkını yaşattı. Sandra Bullock da tıpkı sözündeki üzere hayatının aşkını hayatının son gününe, son nefesini verene kadar bırakmayacaktı. Malibu’daki meskeninde, tabipler ve hemşireler eşliğinde gözü üzere baktığı aşkına kimselere söylemeden veda etti ve en büyük aşkını en büyük acıyı yaşayarak kendi elleriyle sonsuzluğa uğurlamayı seçti… Kimselere söylemeden, tüm acısını tek başına yaşayarak…
